20 Eylül 2007

12 Dev adam dedik, laf yarıda kalmasın...

Önceki yazıda başlık olarak kullanınca okuyucum kıllanmasın, 12 dev adam dedim ama doğrusu ne yüzümüzü bir türlü güldüremeyen genç arkadaşlarımızı ne de kenar yönetiminde federasyona çok fazla da yüklenmek istemedim kimseye. Neden öyle olduğunu bilmiyordum, neden yüklenmek istemediğimi anlayamıyordum... Kendilerinden şampuan beklediğimiz adamlar bize sabun köpüğü bile veremeyince çok kızmam, köpürmem gerekirdi halbuki.

Olay, netivede yada klasmanda (yada istatistikte) bitmiyor ne yazık ki... Türkiye takımı, turnuva boyunca Litvanya'nın bir maçta yaptığı kadar asist yaptı ancak. 7de1 yani. Pekiyi, o takımdan Saruman'ı (Jasikevicius) çıkarınca ne oluyor... Ne olacağını söyleyeyim, bizim takım yeniyor onları... Geçen sene Japonya'da yendiğimiz gibi. Saruman olmadan olmuyor demek ki. Bu işler böyle.

Yani olay neticede değil, oynanan oyunda. Bilgisayar oyunları çıktıtan sonra herkes bir süper insan oldu ki, aman aman diyeyim ben. NBA 2007'de ters smaç basan herkes, Tanyeviç'e ana avrat gitmeye başladı. Hayatlarında tek basketbol antremanı izlememiş adamlar... Bir insaf edin.

Habertürk'teki yayında Murat Didin ve Mehmet Baturalp, Tanyeviç'i eleştirirken ne kadar üsluplarına dikkat ediyorlar... Bir de gazetelerdeki spor yazarları... Amanın diye kalıyorum. Amanın.

Bu durumda, acaba aşağıda benim saydırdığım Emre dorğusunu mu yapıyor o kol hareketiyle... Kendimizi önce el aynasında görmeden neden dev aynasına çıktığımızın cevabını bulursam Emre ikilemini de çözerim diye düşünüyorum. Ne mi demek istiyorum.

Almanya ve Slovenya mağlubiyetlerinin ardından öyle büyük bir çöküş yaşadı ki Türkiye Basketbolu, bunu da öyle bir hezeyan ve utanç içinde ifade etti ki, sağda solda tevede gazetede, vaziyete hasbelkader şahit olan meselâ kimi Kanadalılar merakla yanındakilere sormuş olabilirler mi, Türkiye'nin basketbolda hangi yıl Dünya şampiyonu olduğunu, yahut Olimpiyat ikincisi?.. Miami Beach'te uydudan kanalları zaplarken şans eseri bir İspanya 2007 programına denk gelip mola veren basketbolsever bir Hispanik ABD vatandaşı, ola ki Türkiye Milli Takımı yöneticilerinin, oyuncularının ve basketbol gazetecilerinin demeçlerinden fırlamaca derlenmiş üç dakikalık bir potpuriyi dinlediğinde, merak edebilir mi Türkiye'nin kaç senedir Avrupa Basketbol Şampiyonası finallerine katılmakta olduğunu, şu ana dek gibi parlak sonuçlar aldığını? Bir an durmaz mı insan; bu dövünen hangi şampiyon?

Batuğ Evcimen -- batug.com
http://www.batug.com/evcimen110907.htm

Böyle başa böyle tarak! Basketbol severlerin Batuğ abisi, durumu çok güzel anlatmış diye düşünüyorum. Kendisinden önce 3 adam sakatlanmasa All-Star'a gidemeyecek, o şartlarda gittiği maçta bile en çok 5 dakika bir süre alan Mehmet'i "ulu Memo" reklamlarında oynattın. Sürekli Nowitzki'yle karşılaştırıp durduğun Hidayet, bir Bentley araba aldı diye çocuğu görgüsüz ayı ettin. Ne olacaktı ki bu takımın alacağı derece o vakit. "Gara gaşına gurban olam İbraam, at şu karpuzları da şampuan olam" diye turnuva mı olur? "Kurban olam ayına yıldızına" diye milliyetçilik nasıl olursa, o kadar olur.

Kötü örneklerle o kadar beynimiz sulandı ki... Bir şey olması gerektiği gibi işleyince yadırgıar olduk. Cumhurbaşkanı Sezer'in makam aracı kırmızıda durduğunda, Sezer ve eşi Ankara Real markette sıraya girip beklediğinde olay oldu... Abdullah Gül köşk'e çıkar çıkmaz gazatelerde tartışma başladı: "Gül, kırmızı ışıkta duracak mı?"

Geçen hafta sanırım BJK'nin bir golü yenmiş... Buz gibi golü vermemişler... Ben hakemden daha iyi bilmem tabi, hele pozisyonu da hiç görmedim ama, saniyede karar vermek durumunda olan hakem hata da yapabilir, lafım olmaz. Rakip takımın teknik direktörü Aykut da "pozisyon goldü" deyince bizim spor medyası bu açıklamayı "Aykut'tan fair-play dersi" diye verdi...

Fair-play, adı üstünde, dürüst oyun demek. Yani oyun içinde olan şeyin adı olur fair-play. Basın toplasında olan şeye olsa olsa "dobra" denir, fair-play denmez. Aykut hoca, maç içinde yan hakeme gidip, "ben gördüm gol oldu" dese, o zaman fair-play olur; ama sorarım size bu ülkede hangi gazeteci Aykut hocanın arkasında durur da Aykut hoca takımdan kovulmaz... Çünkü, işsiz kalmamak, aç kalmamak için, kimse Aykut'a bir daha iş vermez, iki kere iki dört! Bir tek gazeteci hesap sorar mı o zaman, "Türk futbolunun en centilmen isimlerinden birinin dünyaya örnek olacak fair-play davranışı cezalandırılmamalı" diye? Türkiye'de hem de...

Fair-Play görmek isteyen, hemen alttaki haberdeki youtube videosunu iyice izlesinler...

Bu arada... Emre'nin kolu da, gerekçesi ne olursa olsun, kabul edilebilir bir davranış değildir. Herkes adaletini kendisi mi araycak bu ülkede? Hem de yeni bir anayasa hazırlanırken... Ama, biz ulusça, yasalılık nedir, anayasa düşüncesi ne demektir gibi soruları sormadık, cevaplar vermedik ki.Bundan değil mi başbakan'ın, anayasa taslağını eleştiren rektörlere "rektörler işlerine baksın" demesi... Rektör'ün işi okul kooperatif ihalesi yapmak çünkü... Tövbeler olsun!!!

Hiç yorum yok:

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası