01 Ekim 2010

Korku Cumhuriyeti'nde yeni bir gün

Baskının her türlüsü kötüdür gibi bir önermeyi temellendirmeye uğraşmakla vakit kaybedecek kadar saf değilim. Sloganlarla konuşmanın aksayan taraflarını yıllardır yazıyorum. Yine de şu var, bir baskı aracı olarak sansür ve yasaklama, amacına ulaşan değil; aksine karşıtlık yaratan, etkin olmaktan uzak bir yöntem. Sadece bazı bireylere belli bazı eylemlerden el çektirebiliyorsunuz ama asla hiç bir şeyin yapılmasının önüne bütün bütün geçemiyorsunuz, sansürü kullanarak...

Dün Vimeo.com da kapanınca, uzun bir süredir sansür üzerine bir şeyler yazmamış olduğumu fark ettim. Kanıksadığımdan mı yoksa Google Public DNS sayesinde mi oldu bilmiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum; iktidarın dünya görüşüne eklemlenmek isteyen bürokratların da "Yasanın etrafından dolaşarız" dediği, bürokrata gelene kadar Başbakan'ın kendisinin "Ben yasaklı sitelere giriyorum, siz de girin!" dediği bir ortamda, internet sansürünü engellemek için yasal olan DNS gibi seçeneklere yönelmenin "Olağan" karşılanması, Korku İmparatorluğu'nun (pardon, yeni anayasayla demokrasimiz pekişmişti sahi... Korku Cumhuriyeti'nin) çoktan muktedir olduğunu ilan ettiğini ispatladı bana...

Baksanıza, güçleri daha Fırat Haber Ajansı'nı kapamaya yetmiyor, ama Şırnak'ta "Terörü bitireceğiz" diyorlar... Vimeo kapatarak bitirecekler herhalde... (Allahım ben de yaptım... Yılmaz Özdil gibi, konuyu bağlamından çıkararak, alakasız konular aracılığıyla iktidarı eleştirdim... Hürriyet'te bir köşe de bana ehuaehuaheua)

Hiç yorum yok:

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası