26 Haziran 2011

Kendimden Alıntılar #2: Hayat telaşından ıskaladıklarımız

Bu ıslığı çalamıyorum! O topa giremiyorum artık! Zevkle tırmanıp çıktım camdan tahtıma. Nereden bilirdim kırılmasın diye inmeye bile cesaret edemeyeceğimi.

Hayatın sıkıntı veren yanlarıyla mutluluk veren yanlarını farklı kefelere koysak (ve tabi üçüncü kefeyi görmezden gelirsek) {via Adıyla müsemma} gayet huzurlu bir "dengesizlik" kurduğumun farkındayım. Dünyada bir yerlerde, kendilerine nasihat verilmeden doğru yolu bulamayacak bir yığın insan olduğunu gayet iyi biliyordum, mesele onlarla muhatap olmak istememekti. Şimdi nedense, twit yaza yaza fil dişi kuleden nasihatler dağıtan iki yüzlü amcalar gibi oldum. Ama eğer iki yüzüm olsaydı, şu da bir gerçek ki, neden ikincisini kullanmayacakmışım?!

Hayat telaşına kapılmışlığım falan yok! Hiç bir şeyi ıskalamıyorum. Öte yandan siz belki de yeğeninizin üniversite sınavı heyecanını, komşunuzun bebeğinin ilk adımlarını, bahçede yumurtlayan serçeleri; karşı dağa yağan bahar yağmurlarını, rüzgarda savrulan meyve ağacı dallarını falan ıskalamış olabilirsiniz. Ama şunu bilin; her sabah belediye işçileri güne ortalık aydınlanmadan başlıyor ve siz ıskalayın diye gerçek hayatın ta kendisi olan kurumuş yaprakları, kaldırım kenarındaki çöpleri, yolda arabanın altında kalmış kedi leşlerini itinayla toplayıp yok ediyorlar.

Kendi hayatınızı kaybettiğinizde çok şey kaybeceğinizi sanmanız da bundan işte. Çürüyüp toprağa karıştığınızda oysa, aslında hiç bir şeye sahip olmadığınızı anlayacaksınız. Dingin hayatımı görüp "Şimdi seni daha iyi anlıyorum" diyen arkadaşlarım gibi.

Ne yani!! Buraları bırakıp insan içine mi çıkayım?! Yok canım, daha neler :)

1 yorum:

Ozan Kaan BİLALOĞLU dedi ki...

iş güç sahabısı olmak lazım bir an önce kankam. yeminlen!

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası