18 Şubat 2014

Yerleşik düzenimizin bir tarafımıza batabilecek dört sivri köşesi

Birinci köşe - Para soygundur
İnsan doğadan sadece gereksinimlerini alan değil, doğayı gereksinimlerini karşılayacak biçimde değiştirebilen bir varlıktır. Bu değiştirme işi sonucunda bir çok yan ürün meydana gelir. Yan ürünleri üreten insanların ürünlerini başka insanlarla paylaşmak için bir araya gelmeleri sonucu insan büyük toplulukları da bir araya gelmiş olur. Bu değiştirme-üretme-bölüşme işlemi insanın doğal niteliklerinin bir sonucudur. Ancak işin bölüşme aşaması, farklı ürünlerin birbirlerine göre nispi değerler taşıyacağı bir takas işine dönüşür ve nihayet bu takas işlemi kendisi hiç bir gereksinimi karşılamayan ortak bir takas nesnesine "endekslenerek" insan türünün tamamına genellenirse, gereksinimlerini karşılamak için değiştirme-üretme-bölüşme döngüsüne dahil olan insanın önce emeği, sonra ürünü ve en sonunda da toplumsal bağları gasp edilerek maddi ve manevi zenginliğine el konulmuş olur.Bu el koymanın adı soygundur.

İkinci köşe - Servet zulümdür
Üretim faaliyetlerinin sonucu olarak meydana gelen zenginliğin birikmesine servet denir. Kainatın, yani sürekli devinim halinde olan gerçekliğin asli kuralı durağanlığa yer vermemesi, zenginliğin birikmesine mani olmasıdır. Zenginliği biriktirerek insan aslında kainatın kurallarını ihlal etmiş olur. Kural ihlali olan yerde adaletsizlik vardır. Adaletin olmadığı yerde de zulüm olur. Canlı ve cansız bütün varlıkların, kendi varlık sebeplerini ve olanaklarını gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu her türlü faaliyetin sonuçlarından yaralanmaları en tabii haklarıdır. Bu hakkın önündeki en büyük engel servettir. Köylü çocuklar okula gitmek için traktör römorklarına binerken beyzadelerin zırhlı araçlarla okula taşınması servetin doğal sonucudur.

Üçüncü köşe - İktidar sapıklıktır
Servetin hangi odaklardan tarafından daha şiddetli bir biçimde sahiplenilerek biriktirileceğine karar verme işi doğa kanunlarına bırakılamaz.Çünkü servet zaten doğal değildir.Servetin yönetimi için kurallar tespit etme işini üslenmesi için "iktidar" denen kurum icat edilmiştir. İktidar denen bu kurum, insanı içinde yaşadığı kainat düzeni içinden alıp koparan ve onun zenginliğini elinden alan soygun düzenini meşrulaştıran bir baskı aracı olmuştur. İktidar her zaman "insanca yaşamanın nihayi kurallarını koyduğu" iddiasını yineleyerek muktedir olur ancak asıl yaptığı, hepimizi insanca yaşamanın hakiki kuralı olan kainat kurallarından saptırmaktır. Hiç bir iktidar kaniatın düzeniyle uyum sağlayamaz çünkü kainatın bildiğimiz/tanıdığımız bölümünde insana karşı kurulan komplonun bir aracı olmaktan ileri gidemeyen bir kurum olan "iktidarın" emaresine bile rastlanmaz.

Dördüncü köşe - Demokrasi sandık fetişizmidir
Soygun, zulüm ve sapıklığa zorlama büyük oranda bir zorbalık işidir. Bu yüzden kainatın her yerinde soygun, zulüm ve sapıklıkla iştigal edenlerin en büyük zorbalar olduğunu görürüz. Oysa demokrasi denen kurum, insanları üretim ilişkileri içinde ferah bir yaşam kurma olanağından soyutlayan ve onları zorbalık sistemine mahkum eder; bunu yapma hakkını da zorladığı insanların belli dönemlerde kendi rızalarıyla yerleşik düzenin seçkinlerinin bir kısmını iktidar yapmak için sandığa gitmelerinden aldığını ileri sürer. Yani zorbalığı değil ama sandıktan çıkan sonuçları (hangi amaca hizmet ederse etsin) yücelten bir fetişizim parodisidir demokrasi. Zorbalık düzeninin çatı örgütüdür; demokrasi yıkılırsa iktidar çöker, iktidar çökerse zulüm biter, zulüm biterse soygun durur.

Bir tarafımıza batmaması için bu düzenin, gelin siz de sandığı boykot edin.

Okuma ödevi

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası