Soru: Oy vermek hak mıdır yoksa ödev mi?
Cevap: Anayasaya bakılacak olursa her ikisi de... Ancak
bizim siyasi mantığımız her ikisi de olamayacağını söylüyor. Öte yandan,
örneğin, askerlik hizmeti de hem hak hem ödev olarak tanımlanıyor... Onu da
aklımız almıyor. Yalnız şunun tahlilini yapalım; seçmenin oy vermek gibi bir
ödevi varsa bile, bu zorunlulukla oy pusulasındaki seçeneklerden ibaret
görülmemelidir. Oy pusulasında siyasi görüşlerinin karşılığını bulamayan
seçmenin, ödev bilinciyle sandığa girmesi ve kerhen oy kullanması biçiminde bir
ödev, “oy verme” davranışının zorunlu bir parçası olarak tanımlanamaz. Bu
yüzden, kanımca, siyasi görüşlerinin temsil edilmesine müsade etmeyen bir
sistem içindeki seçmen için, oy verme davranışı -- en azından vicdanen -- ödev
olmaktan çıkar.
Soru: Sandığa gitmezsek, cezası var mı yani?
Cevap: Doğrusu var ancak ben uygulandığının örneğine
rastlamadım. Oy pusulasına “Riks budur” falan yazmanın cezası yok ama sırf
neşesine sandığa gitmektense bir yaz pazarınızı evde geçirmeyi tercih etmek
size kalmış. Ceza konusundaysa, şunu söyleyebilirim en fazla: Muktesebat!
(Güzel espri, şimdi Allah için)
Soru: Oy vermek caiz mi?
Cevap: Siyasi yetkinin devri için oylama yapmak aslında
fıkhen yanlış değil. Yalnız seçimle “reyis, başkan, amil, amir, şerif ya da
melik” seçmeye kalkarsanız, unutmayın ki bu sıfatların hepsini Kur’an Allah’a
layık olarak görmüştür. Zaten buyüzden parlementer sistemde halk mebus=vekil
tayin eder, o vekiller arasında bir baş (=başvekil) ya da başkan (reyisicumhur)
seçilir. Vekiller dışındakileri halka seçtirmenin, vicdanen, çok da matah bir
şey olmadığı kanaatindeyiz.
Soru: Verdiğimiz oylar öbür tarafta kovalamasın bizi?
Cevap: Adnan Hoca’ya öykünen bir cevap olacak belki ama,
fıkhen “Doğrusunu Yüce Allah bilir, inşaallah” demekten başka elimizden bir şey
gelmez J
Soru: Türkiye’de seçimler adil mi?
Cevap: Kesinlikle hayır. Üstelik adaletsizlik de sistemik!
Yani “adil olmamak” adına kurulmuş bir seçim sistemi yürürlükte! Bu
adaletsizliklerin, kamuoyu tarafından en iyi bilineni “seçim barajı”
uygulaması. Ancak bu uygulamanın bile merkezi otoritenin nicel ve nitel
yapısını kuvvetlendirme faktörü olarak bir karşılığı var. Ancak bize göre,
sistemin en temel sorunu, seçmenlerin aday belirlenmesinde ya da politika
oluşturulmasında etkili olmasının imkanına yer verecek en ufak bir düzenleme
bile yapılmamış olması. Örneğin, Türkiye-Suriye ilişkileri konusunda ülkemizin
izlediği politikayla ilgili tercihini göstermek isteyen seçmenin, bu tercihi
sandığa yansıtmak için takip edebileceği hiç bir mekanizma yok. Genel
seçimlerde de yerel seçimlerde de, kimi zaman kimi zaman blok halde belli
siyasi partilere oy veriliyor ancak verilen oyun seçmenin siyasi görüşünü
yansıtmasının garantisi yok. Propoganda çalışmalarında, Suriye konusunda
seçmene güven veren açıklamalarda bulunan bir adayın partisine oy verdiğinizde,
hele de söz konusu aday listenin alt basamaklarındaysa, desteklemek istediğiniz
adayın seçileceğini garanti edemediğiniz gibi, seçilmesi durumunda bu
görüşlerin mecliste dile getirilmesini de sağlayamazsınız. Bu yüzden, aslında
seçimler, sadece ülkemiz özelinde değil, sistemik adaletsizliğin işler olduğu
bütün ülkelerde, siyasi veri ya da gösterge olarak çok da nitelikli bir veri olarak
kabul edilecek mahiyette ve hüviyyette değildir, siyaset bilimciler için.
...devam edecek...