11 yıldır açılan toplu mezarladan güç bela çıkarılan bir kaç kemik parçası için yıllardır toplu cenaze törenleri yapılsa da, bu sembolik anma etkinliği sona erecek gibi de görünmemekte. Boşnak'lar yaralarını sarabilmiş değiller, dahası ülkedeki siyasi karışıklık, hatta karman çormanlık benim idrakımın dahi o kadar ötesindedir ki, ülkenin nasıl olup da ayakta kalabildiğini tasavvur edemiyorum.
Bütün bunlara ek olarak Batı medeniyeti (ki tek dişi kalmış canavar olduğunu yine ispatlamakta) alelacele bir "anti-muslim" propogandasına gömülmüş ve öyle hızlı bunun içine çekilmiştir ki, sayıca diğer bazı azınlık gruplarına baskın olan ve giderek de azınlık olmaktan çıkacak durumdaki Müslümanlar'ın ihtiyaçlarını gidermek yerine, AB kamuoyu Ermenilerin ihtiyaçlarını gidermeyi uygun bulmaktadır. Bu tehlikeli durum da ırken Avrupa soyuna bağlı olan müslüman Boşnak halkı tamamen büyük bir soru işareti haline getiriyor.
Benim görüşüm odur ki; 1995 Daytona Anlaşması adlı adı anlaşma kendisi sus payı olan yazılı belge aslında Müslüman Boşnakların toplu imhasına ara verilmesinden başka bir şey de değildir.
Hal böyleyken, söz konusu anlaşmanın en büyük "itibarını" alan isimlerden, meşhur ABD'li diplomat Richard Holbrooke'u bilhassa batı dünyası "peacemaker" olarak tanırken, müslümanlar arasında ona "pausemaker" gözüyle bakılmaktadır.
Şimdi ise hadise şudur: Barışçı Holbrooke, Irak savaşının en büyük "şampiyonlardan" olmayı kafasına koymuş durumda. ABD'nin Irak'taki yarı-planlı ama tam-sistematik işkence ve Arap soykırımı politikaları ve uygulamaları sanki hiç yokmuş gibi Richard amca'mız gururlu ifadelerle ve kendinden emin tavırlar takınarak "Koalisyon Güçleri"nin Irak'ın ıslah edilmesinde başarılarından söz etmekte ve bölge ülkelerinin bu "istikrarı" baltalayabilecek politikalarını eleştirmektedir.
Zâtın son yediği halt da, benim bardağımı taşırmaya yetmiştir:
Eski diplomat Richard Holbrooke, son önerisinde, Kuzey Irak’ın Türkiye tarafından işgali riskinin azaltılması için bölgeye bir NATO gücünün konuşlandırılmasını istedi. Holbrooke, böyle bir çözümün, terör örgütü PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığını da dizginleyeceğini ileri sürdü
Holbrooke nasil olur da bu kadar basiretsiz bir açıklamada bulunur aklım hafsalam almıyor. Acaba benim kolaylıkla gördüğüm şu çelişkinin farkında değil mi? Irak'ı Türkiye'nin tehdidinden korumak için oluşuturulacak NATO askeri gücüne, bir NATO üyesi olarak Türkiye'nin de iştirak etmeyi talep ettiğini var sayalım. Sonuç ne olacak o zaman; Irak'ı Türklerden korumak için Irak'a Türkleri göndermek mi?Bununla birlikte, ABD sürekli dost ve müttefik ilan ettiği Türkiye'yi, "Terörist" ilan ettiği Irak'tan nasıl koruyacağına ilişkin hiç bir somut proje ve adıma imza atmazken, 2 yılda bataklığa çevirdiği Irak'ı Türkiye'den korumak için askeri müdahale yapma görevini NATO'da görmekten çekinmiyor.
Kanaatim odur ki; Irak'ın korunmaya ihtiyacı varsa (ki vardır) Türkiye'den değil ABD'den gelecek tehditlere yönelik bir ihtiyaçtır bu. Ve dâhi Türkiye, meşhuuuur 3 Mart Teskeresi ile bu konudaki görevini layıkıyla yerine getirmiş, dünya tarihinde sorumluluğunu bilen ender ülkelerden biri olmayı başarmıştır.
Bu durumda, bir üçüncü zat olan Holbrooke'a ne düştüğü bir başka spekülasyonun konusudur...
Kanaatim odur ki; Irak'ın korunmaya ihtiyacı varsa (ki vardır) Türkiye'den değil ABD'den gelecek tehditlere yönelik bir ihtiyaçtır bu. Ve dâhi Türkiye, meşhuuuur 3 Mart Teskeresi ile bu konudaki görevini layıkıyla yerine getirmiş, dünya tarihinde sorumluluğunu bilen ender ülkelerden biri olmayı başarmıştır.
Bu durumda, bir üçüncü zat olan Holbrooke'a ne düştüğü bir başka spekülasyonun konusudur...
İlgili bağlantılar
» ‘Türk işgali’ne karşı ABD önlemi @ NTVMSNBC.com
» Richard Holbrooke @ Wikipedia.org (İngilizce)