24 Eylül 2009

Hani mutluluktu bu aşkın sonu

Haydi internet kilitleyelim.... Sanki mümkünmüş gibi...
Bu arada "Açılmayan kapılardan hükümetimiz sorumlu değildir"


Demek ki kırık ayakla bir yere kadar yatılıyormuş. Bayram sebebiyle bir ayaklandım pir ayaklandım. Hatta göl kenarında bayram sofrası bile kurduk, maile. Gerçi artık aile üç kişiyle sınırlı, ama bu kadarına da şükür.

Dükkanı bayram sebebiyle kapatınca çok iş birikti. Edebiyat üzerine yazılar tamamlanmadı, hele yazdığım kısa öykülerin yarısında tıkanması ve ilerlemesi çok tipik bir deneyim oldu. Ancak bu sefer üzerlerinde mesai gibi emek harcamaya kararlı olduğumdan herhalde, devam ettirmek için bir çok fikir geliyor aklıma. Masamın üzerinde daima bir kağıtta yazılı fikirler var. Hiç bir fikri bir yere yamayamıyorum ama şimdilik durumun parlak olduğuna inanıyorum.

Gazeteye devam etmiyor oluşumun en büyük zararı kronik uyuşukluğumun Oblomov'la yarışır hale gelmesiyse, faydalarından birisi de gündemi, özellikle de komik yerel gündemi, takip etmiyor oluşumun yarattığı boş zamanda Dünya meselelerine eğilme fırsatı yakalamam. Dünya meselesi deyince yanlış anlamayın: Gündemimde küresel ısınma, küresel mali kriz ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısı yok. Gündemimin baş köşesinde sansür var, daha doğrusu » aralarında en çok ziyaret edilen sosyal paylaşım sitelerinin de olduğu bazı sitelere erişimin engellenmesi haberi var.

Blogger'a erişim engellendiğinde kendi blogum için değil de » Flying Dutchman'ı okumaktan mahrum kalacağım için üzülmüştüm. (Günlük rutinimin en büyük parçası Davy Jones'un el değmemiş blogpostları)

Şimdi de durum benim için aynı. iPod'umdan dinlediğim şarkıları skroplayıp last.fm'e göndermek ve müzik zevki bana benzeyen arkadaşlar bulmak eğlenceliydi, ama olmasa da olur. Bunun yanında » firmanın verdiği hizmetlerden memnun olup ücret ödeyerek abone olan kullanıcıların uğradığı mağduriyetin müsebbibi kim? Bu konu açıklığa kavuşmazsa ortaya atılabilecek » bin bir türlü spekülasyonu aralayıp kendisini temize çıkarmak zorunda kalacak olan kim?

İşte benim boş zamanlarımda düşündüklerim, aklıma takılan sorular bunlar. Felsefecinin işi yeni sorular sormak değil mi? Öyleyse benden size yepisyeni sorular. Haydi buyurun, doya doya tahrik edin milleti.

Hiç yorum yok:

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası