25 Aralık 2009

Korkmayın, ipliğinizi pazara çıkaracak değilim

Geçen yıl bu zamanlar, eğlenerek tuttuğum blog beni tatmin etmeyince, yazmaya özenen bir kaplumbağa olarak çocukluk hayalimin peşinden koşup gazeteci olmaya heveslenmiştim.

Kabul ediyorum, "Saf" kelimesinin sınırlarını zorlayan bir yaklaşım.

Kol kırılır yen içinde kalır, kalp kırılır ten içinde kalır. Heves kırıldığında ne olur peki? Ya da şöyle sorayım, hayata tutunmak için bir dalı olmayan ama ağaçlar arasında gezinerek yaşayan benim gibi biri için, "Don't hate the game, hate the gamer" tesellisi yeterli olur mu?

Neticede bunların pisliklerini ifşa etmek gibi görevim yok değil mi? Kim kimin arkasından neler söyledi, yüz yüze gelince nasıl ağız değiştirdi ben biliyorum. Kendileri de biliyor. Onlar bununla yaşayadursun, bu benim tam da "İnsan içine girersen boka dönersin" dediğim durumun yansıması olarak abidevi bir varlık teşkil ediyor.

Oysa her durumdan haberdar olması gerekenler bu çarpık yapıdan haberdar olamıyor. Onlar için kavgalar bile süslenerek "hizmet sırasında nöbet değişimi" gibi süsleniyor. Dahası, kavganın odağındakiler de dakika bir gol bir, gol atana sahip çıkmasınlar mı? Üstelik pirüpak temiz olan, üstünden pislik akanı tutup en az kirli olana tercih ediyor.

Neden? Çünkü gösteri devam etmeli.

Merak etmeyin, siz kırk kişisiniz, biz de sizi biliriz. Sırlarınız ifşa edilecek diye de korkmayın, ben yazsam kimse inanmaz zaten.

Ama siz aynaya nasıl bakacaksınız, onun vicdan muhasebesine başlasanız iyi olur!

Not: Yazıda kullanılan gazete görseli, Sakarya Gündem internet sitesinden alınmıştır. Çekenden Allah razı olsun, hakkını helal etsin...

Hiç yorum yok:

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası