İnternette yapabildiklerinizin sınırının olmaması özgürlüğünüzün güvencesi değil.
Özgür olmak istiyorsanız özgürlüğünüzü sınırlamanız gerekebilir.
Özgür olmak istiyorsanız özgürlüğünüzü sınırlamanız gerekebilir.
Son günlerde "İnternet sansürü" konusu tekrar tartışılır oldu. Hayırlı bir gelişme. İşsiz bir yazar olduğu için yazma emeğini internete aktarmak zorunda olan benim gibi birisi için internet, kendi geçimini sağlamak için değil ama yazma tutkusunu özgürce sürdürebilmek için bulunmaz bir ortam.
Yine de itiraf etmek gerekiyor, sansür eğilimleri gözlenmese bile internet yeterince güvenli değil. Bu konuda Google'ın üstüne düşeni yapmadığını eğlenceli bir biçimde anlatmıştım anlatmasına ama, sanırım Google'un zaten üstüne vazife düştüğüne inandığı yok.
Zaten Google en çok EULA'sındaki sıradışılıklardan dolayı eleştiriliyor.
Yalnız teknolojik üstünlüğünü kullanarak insanların özel hayatlarına, müdahale etmese bile, habersizce bir pencere açan Google'ın burada esas suçlu olmadığının altını çizmek gerek.
Sorun internetin kendisi.
Kanka Ozan, blogunda bir İnternet Manifesto'suna yer vermiş. Öyle sanıyorum ki bu manifesto gibi bir çok manifestonun hazırlanması, internetin standartlarının belirlenmesi ve internette neyin suç neyin özgürlük olduğuna karar verilmesi gerekiyor. Hatta çok farklı etnik kökenlerden gelip internetteki özgürlük ortamında buluşmaya başlayan kişiler bu çalışmalara başladılar bile.
Bu arada, sanırım bu uğraşı içinde, hala yasaklayarak internetle mücadele eden güzel ülkem Türkiye, yine ikinci ligde kalacak. "Güzel ve yalnız ülkem" demişti Nuri Bilge Ceylan. Evet, kendini yalnızlaştırdıkça yalnız kalan bir ülkeye başka ne ad verilir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder