23 Kasım 2007

Bir Varlık Sorunu olarak insan -- Bilim/Fantastik Kurgu türü edebiyattan öğrenebileceklerimiz

İnsan'da en az iki yön görüyorum. Bunlarda birisi, biyoloji biliminin konusu olarak insan, yani homo sapiens; öyle ki bu türden bir varlığın neliği hakkında şüpheye yer yoktur, onun sadece var kabul etmek ve bu gerçekliğe karşı, kaba bir deyimle, pozisyon alarak kendimizi savunmamuz icap eder.

Savunmak derken aşırıya kaçmıyorum: Evrende bir tür canlı gösterin ki varlığı yada yokluğuyla başka türden canlıların varlığı yada yokluğunu etkilemesin. Gerçi aynı durum söz konusu olan cansız varlıklar olduğundan da kimi zaman doğrulanabilir, ancak canlılara göre, hele de insana göre cansız varlıkların olumsallığı şüphe götürmez olduğundan bu kategoriyi ihmal edebiliriz.

Durum buyken, en basit bir yaşam formu bile daha karmaşık yaşam formlarının varlığı üzerinde tesire sahipken, bir çok yanıyla en karmaşık canlı olan insanın bu tesirde payına düşenin daha çok olduğunu söylemek kimseyi şaşırtmaz.

İşte bunun için, biyolojik bir varlık olarak insana karşı savunmalıyız kendimizi: O değil midir kendi yarattığı "hava sahası" kavramını ihlal ettiği için "düşman" uçaklarını düşürmekten çekinmeyen... Hayatta kalması söz konusu olunca biyolojik insanı herhangi bir yırtıcan ayırmaya yardımcı olacak olan şey nedir?

Burada devreye insandan diğer yön giriyor: İnsanın hiç bir bilimsel açıklamaya yer bırakmayacak kadar "bireysel özgünlüğü". Şu var ki biyolojik özellikleri karmaşıklaştıkça tüm canlılarda bireysel özgünlüğün belirginleştiğini, hatta en karmaşık seviyelerde bireysel olarak bile tutarlılık arz etmeyecek kadar raslantısal bir özgünlüğün görüldüğü iddia edilebilir. Bununla birlikte, tüm canlılar içinde en anlaşılmaz türü içi sosyalleşme örüntülerine sahip olan varlık insan olduğuna göre, ve henüz biyolojik açıklamalar bu duruma yeterli argümanlar sunmadığına göre, insanını ve sadece insanın bu yanını, bilim dışı bir yan, insana özgü bir yan, üstelik insan türüne genellesek bile tek tek insanlarda imaresini ancak silik olarak görebildiğimiz bir yan olarak kabul etmemiz gerekir.

Bu yan bir "bilim insan hakkında ne diyorsa, onun dışında kalan her şey" yanıdır insanın, insanın adeta bir corpus dei halidir, tüm varlıklar içinde tanrı kavramını bildiğine emin olduğumuz tek varlık insan olduğuna göre, en azından kavramsal düzeyde insan bunun yaratıcısı olarak onu vücuda getiren şey olmuştur ve belki böylece tanrı ancak bir vücut bulabilmiştir: Yine de akılda olmalı ki bu "tanrısal vücud" ne eski Yunan'daki Zeus itikatına, ne de Hristiyan düşüncesindeki "Tanrı'nın Oğlu İsa" itikatına göndermedir. Bu düşünceyi ortaya atarken ben hala insanın tanrıdan bağımsızlığını kabul ediyorum, ancak tam tersine Tanrı'nın insana bağlılığını ortaya atıyor gibiyim. Bu iddia ile varmak istediğim nokta şu: İnsan olmasaydı eğer, Tanrı diye bir varlığın var olduğundan söz etmek mümkün olacak mıydı?

Bu düşünce "ateistçe" midir? Kimilerine göre öyledir, yine de önyargılara ara vermenizi tavsiye ediyorum. Buradaki ilahi zorunluluk bir ilahi yasalılık fikrinden yola çıkmaz, yine tamamen, deyim yerindeyse, keyfidir; Tanrı'nın keyfine göredir. Gerçi böyle söyleyerek dini inancı biraz gayri ciddi bir havaya soktuğum muhakkak. Ancak çoğu zaman, özellikle Kur'an'da da gördüğümüz "Eğer Allah isteseydi her şeyi bambaşka yaratabilirdi" argümanına bütünüyle uygun. Yine de tanrıyı yaramaz bir çocuk olarak görmek isteyenler var olduğu sürece, insanın bu corpus dei yönünü ateistçe olarak görmek isteyenler de olacaktır.

Bunu düşünenlere şunu söylemeliyim, insanın Allah'a muhtaç olduğu kadar Allah'ın da insana muhtaç olduğu düşücesi yeni bir fikir olmadığı gibi, geride bıraktığımız yüzyılın insanlarını ateistliğe sürüklemek için icad edilmiş bir karşı misyonerlik tezi de değildir. Bunun da bir tür dini inanç olduğunu düşünerek hoşgörmek mümkün, bir Allah'a tapınma bunda da var ancak diğer dini itikatlara göre buradaki tanrı tek bir yönüyle biraz zayıf kalıyor.

Bizi bir açmaza sürükler bu durum, ve bu da tamamen insandaki bu iki farklı yönden çıkmaktadır. İnsanın homo sapiens yönüyle ilgili bilgi birikimimiz gün geçtikçe artıyor ancak yine de insanın kainattaki en büyük tüketici olarak yaşamasını ve kainatı sömürmesini engelleyemiyoruz. Öte yandan bazı bilgiler corpus dei yönünündeki gizleri açığa çıkardıkça, insanın ilahi yönündeki çıkmaz daha da karmaşık bir hal alıyor.

Edebiyat çağlar boyunca siyaset tarafından sakıncalı görülmüş, tarih boyunca edebiyatçılara, ozanlara muhalif damgası yapıştırılmış ve bir cadı avının nesnesi olmak zorunda bırakılmışlar. Ancak her çağın edebiyatında da, en az bir yönüyle çağının hakim düşüncesiyle münasebet görmemiz kaçınılmaz; kimi zaman onu yaratarak ve kimi zaman da yıkarak...

Bununla söylemek istediğim şey, yıllardır açıklığa kavuşması anlamında bir arpa boyundan daha fazla mesafe kat edilmemiş olan insandaki ilahi yön karmaşasına çözüm arayışı bilim ve felsefeden olduğu kadar edebiyattan da gelmiş -- en azından gelmiş gibi görünmüş. Ancak hiç sonuç alınamadığı da ortada. Edebiyatçılar genelde taraf tutmuşlar; onlardan yol göstermeleri ve tarafsız olmaları beklenirken.

Çağımızda ise edebiyat bir sektöre dönüştüğünden içimiz rahat. Bunun sebebi şu, artık sanat bir ticaret olduğu için, içinde tartışmalara doğrudan taraf olacak materyal sayısı ya çok azaldı yada değeri bakımından fakirleşti, ancak sanatın adeta günlük bir etkinliğe dönülmes (casual) ile onu dışarıdan bir gözlemci gibi izleyerek ondaki insan emarelerini bulma şansımız da arttı. Artık bir edebiyat eserinden, tıpkı gündelik bir kişi-kişi ilişkisini izlediğimizde faydalandığımız gibi faydalanmak mümkün. Edebiyatın değerini düşürürken çelişkiyi çözüme kavuşturmak adına olumlu bir gelişme olmuş kapitalizm. Hepimizi yıkıma götürmeden bir çözüm bulsak iyi olur.

Burada, bu noktada, hiç bir tarafı tutmayacak ve tutarmış görünse bile kurmaca bir tarafı tuttuğu için sahici sayılamayacak bir edebiyat türünden; Bilim/Fantastik kurgu türünden yeterli ölçüde faydalanılmadığı izlenimini taşıdığımı söylemem gerekiyor.

Bu eserlerde çoğu zaman sıkıcı derece tasvirler kullanılır, yada hiç bir şey detayıyla anlatılmayarak uydurma bir evrende, bu dünyada göremediğimiz gerçeklik koşullarındaki insan davranışları hızla birbiri ardına sıralanıverilerek bu koşulların gerçek olduklarına inanmamız amaçlanır: Büyü yapan insanlar, ışınlama cihazları, evrenin sınırlarına yapılan uzay seyahatleri, ruhlar ordusunun ülkeleri istila etmesi... Bunlar içinde bulunduğumuz evrende gerçekleşmesi söz konusu bile olmayan şeylerse de, bu eserleri okuduğumuzda bize inandırıcı gelirler, çünkü oradaki kahramanlarla yada olaylarla münasebetimizde aslında çok yakından tanıdığımız bir şeyi buluruz:

İnsanın insana özgü yönlerini, corpus dei yi.

Şimdiye kadar bu türden edebiyat, insanların zihinlerinde yada sinema perdesinde çok ışıltılı ve renkli izlenimleri bıraktığından, ticarete alet edilerek suistimal edildiyse de, derinlemesine ve amaçlı bir incelemeyle en kötü örneklerinden bilen istifade ederek çelişkimizi çözmeye çalışamız mümkün.

Dahası; tıpkı Schopenhauer'ın idealinde düşlediği gibi, tamamıyla bir trans halindeki sanatçının yarı bilinçsiz olarak kaleme alacağı bu türden eserlerin yardımıyla genişleyecek olan araştırma alanımız sayesinde çözüme ulaşmamız daha mümkün olacaktır.

Her halükarda, şimdiye kadar görmezden geldiğimiz ve çocukça bularak küçümsediğimiz fantastik/bilim kurgu türünün kurtuluş ümidimiz olduğunu, olabileceğini aklımızın bir köşesine yazmamızda fayda var.

Çok mu "wishfull-thinkin" yapıyorum? Belki, ama blog mesajıyla da olsa sesli düşünemeyeceksem, ne işe yarar ki düşünmek?

21 Kasım 2007

Haftanın Oyunu: Age Of Empires III: The Asian Dynasties

Bekledim bekledim, Microsoft ne vakit Age Of Empires III'ten de yağ çıkaracak dedim, beni mahçup etmediler, hiç geciktirmeden ikinci eklentiyi çıkardılar. Warcraft III oynamaktan sıkılanlar varsa, Total War'un multiplayer kısıtlığından yakınan varsa, Company Of Heroes yada World In Conflict oyunlarını bilgisayarlarınız çalıştırmıyorsa, buyurun AoE3:TAD



Ha bu arada, Empire Earth III'e de haksızlık etmemek lazım. Empire Earth serisinden nefret edenler de varsa (bakınız ben :p), AoE her zaman güzel bri alternatif.

Oyun hakkında biraz daha detaylı bilgi arayanlar,
PCOyun.com'daki yazımı okuyabilirler.

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası