21 Kasım 2012

Şampiyonlar ligi ney lan?

Brad Pitt'in giderek Robert Redford'a dönüştüğünü kanıtlayan filmlerin başında gelen Moneyball'u iki hafta kadar önce onbeşinci defa izledikten sonra, bilhassa çok beğendiğim sahnelerden birisi olan oyuncu takas edilen bölümün ardından, Steam'in internet sayfasına girip Football Manager 2013'ün fiyatına baktım.

Yalan değil, blogda daha önce onlarca kere yazdım futboldan hazzetmediğimi ama Football Manager'ı ne kadar çok sevdiğimi. Dahası Moneyball bir beyzbol filmi. Ama konu daha çok menajerlik/spor yönetimi olunca, o konudaki en başarılı oyunlardan biri olan Football Manager geldi gözümün önüne... Ben de insanım ayrıca, zaaflarım ve maluliyetlerim var. FM geldi aklıma evet. Futbol sevmiyorum ama FM seviyorum. Çelişkiler insanıyım.

Sonra bu haftaki İşler Güçler'in "Galatasaray - Manchester United Şampiyonlar Ligi Maçı" nedeniyle ertelendiğini öğrendim. Geçen hafta yayınlanan bölümünde bu konuda bir espri de dönmüştü ama futbol toplumların afyonu olduğundan, ne yapalım, Star TV'nin yayınını protesto edemedik işte...

Neticede GS, güçlü rakibi, üç kez şampiyonlar ligi şampiyonu olmuş rakibi, as oyuncularını dinlendiren ManU'yu yendi. Futbol toplumları bir kez daha afyonladı. Aslında televizyon dizileri ve bilgisayar oyunları da toplumların afyonuydu (ve şahsen afyonlanıyor olmak konusunda bir çekincem de yoktu). Sadece hangi zehirle afyonlanacağımı seçebilmek isterdim.

Ama doğrusunu söylemek gerekirse, Civilization 5 ile afyonlanmak ve Burak Yılmaz'ın kafasıyla afyonlanmak arasında pek de fark yok galiba!

10 Kasım 2012

Bu diyarlardan bir "Money Ball" geçti

Türkiye'nin yetiştirdiği en başarılı sporculardan birisi olduğunu düşündüğüm Mehmet Okur, aktif profesyonel sporculuk kariyerine, görece erken bir yaşta nokta koydu. Kendisini gençliğinden beri zorlayan ve bir türlü uslanmak bilmeyen sakatlığı nedeniyle son 2 sezondur alıştığımız Mehmet olamamıştı zaten ama onun çapında bir oyuncu için 33 yaşında sporu bırakmak da gerçekten basketbol severleri üzen bir durum.

Tanjevic ile olan uyuşmazlığından dolayı en verimli günlerinde bile milli takıma katkı sağlayamadıysa da Türk basketboluna bir adet "NBA Şampiyonluk Yüzüğü" ve bir adet "NBA All-Star" maçı kazandırdığı için, emekleri nedeniyle helallik istemekten başka elimizden bir şey gelmez... Kendisini basketbol dünyasında görmeye devam etmek isteriz, onu da ekleyeyim.

Okuma ödevi:
» NBA.com - Mehmet Okur Player Profile
» CBSSport - Mehmet Okur quitely retires from basketball

01 Ekim 2012

Serhat cebindeki 20 doların tamamıyla bir oyun alır

Başlık sizi aldatmasın, konumuz bir matematik problemi değil. Runic Games sağolsun, Diablo 3 çıktıktan sonra bile yeni nesil ve Diablo 2'ye çok benzeyen bir "Hack and Slash" oynamak isteyenler için süper bir alternatif olarak Torchlight 2'yi geçtiğimiz hafta satışa çıkardı.

Diablo 3'ten farklı olarak "full stats build" yapmaya izin veren Torchlight 2, bu özelliğiyle yeni nesil oyunlar içinde eski türe en bağlı olanlardan. Üstelik korsanla mücadelede DRM'nin bile bir adım ötesine giderek oyunlarından single player seçeneklerini yavaş yavaş çıkaran Blizzard'ın  Diablo 3'te de tercih ettiğinden farklı olarak hem single player hem de LAN desteği var.

Runic Games düşük bütçeli bir proje yürüttüğünden, bazı yazılım hataları göze çarpacaktır ancak uzun süren bir beta sürecinin sonunda piyasaya çıktığı için denge sorunları şaşırtıcı ölçüde az.

Satın almak isteyenler için steam adresi: http://store.steampowered.com/app/200710/

Not: Unutmayın, Steam sık sık dönemsel indirimler yapıyor, bu yüzden Steam'i düzenli olarak takip ederseniz belki oyunu 20 doların altında bir fiyata da alabilirsiniz! (edit 20 Şubat 2013 // 1835)

06 Ağustos 2012

Ben karşı mitolojinin tanrısıyım ağabey

TRT'nin içine ettiği olimpiyat yayınlarıyla ilgili de iki üç kelime etmek isterdim ama... Önceliği ülkedeki ana akım medyanın "galibiyet fetişizmine" vermenin doğru olduğu kanaatindeyim.

Rekor sayıda sporcuyla katıldığımız Londra oyunlarında, bugünün tarihi itibariyle henüz madalya almamış olmak bir hayli "kızgınlığa" yol açtı. Hayal kırıklığı demiyorum, birileri epeyce öfkelenmişe benziyor. Şimdiye kadar olimpiyatlarda katılmadığımız branşlara giden sporcular ön elemelerde elenince "Falanca sporcu varlık gösteremedi" biçiminde manşet ve haberler yapılmasından belli kızgınlık.

Bir defa yaklaşım semantik olarak yanlış. Söz konusu sporcu, haberin iddia ettiğinin aksine pekala varlık gösterdi. Onun için Londra'ya gitti, ön elemede yarıştı ve elendi. Olimpiyat bu, yarışmak, varlık göstermek önemli. Asıl varlık gösteremeyen 80 senedir o branşa olimpik sporcu yetiştiremeyen ülkenin spor yönetimiymiş gibi geliyordu bana.

Bunun üstüne "madalya umudu" olarak görülen branşlarda da beklediğimiz madalyalar gelmeyince, ağzı olanın konuştuğu internet mecraları "Ezik Türk Sporcular" konulu yazılarla, hatta yazıların mahiyeti incelenecek olursa "konulu pornolarla" doldu taştı.

Bir kaç dakika önce Tribün Dergi, twitterda güzel bir yorum paylaştı. Bazı branşlara oldum olası mesafeli olunmasının, söz konusu branşların reklam kampanyalarıyla desteklenmemesi olduğuna ben de katılıyorum. Reklam denilen kavram hakkında neler hissettiğim de malum... Beğendim @tribundergi'nin mesajını: "Adları 'Pistlerin Tazıları' ya da 'Minderin Kaplanları' olmadığı için atletizim ve güreşte yarışan sporculara ilgi yok. 'Şekil' önemli."

Twitter'da epeyce ses getiren bu mesajın devamıysa çorap söküğü gibi geldi:

@ladderpain arkadaşlar, minderin meleklerine yeterince ilgi göstermiyorsunuz gibime geliyor

@kaansezyum halterin dwarfları...
@kaansezyum güllenin gnome'ları
@kaansezyum boksun yeti'leri
@kaansezyum okçuluğun elf'leri

sonra da Sezyum'un follower'ları sazı aldılar ellerine:

@memurkafasi küreğin fırıncıları
@hsnyutku havuzun poseidonları
@onurcaglar çekicin "thor"ları
@muratgumus atıcılığın politikacıları
@kornagroove kulplu beygirin pegasusları
@ozmen_burak koşunun işportacıları

Tabii Thor tweet'indeki mantık hatası belli: Olimpiyatlar Yunan Mitolojisi'nden esinleniyor, Thor ise İskandinav :)

01 Ağustos 2012

Walkman'ime uymadı uyduruk kalem piller, iş makinesi deyince Dünya devi Caterpiller

Geçen sene otobüsle Ayvalık'a giderken solladığımız bir kamyonun yanında "İstedim vermediler, ben de üstelemedim" yazdığına şahit olmuştum. Elimde fotoğraf makinesi olmadığı için bu şahane "komediyi" belgeleyememiştim. Buna üzülmüştüm de... Bundan "makara" kamyon yazısı olamaz diye düşünmüştüm çünkü. Cumhuriyet Halk Partisi'nin yeni sloganını duyunca üzüntüm bir nebze dindi, kendimi "Yağdı yağmur, çaktı şimşek..." demekten alamadım.

Kamyon arkası yazılarındaki makarayı aratmayan bu sloganı, takım elbiseli gri adamlar ciddi ciddi kampanya olarak duyuruyorlar. Üstelik iktidar partisi yandaşları (devletten alınan faizsiz kredilerle satın alınan, sonra da satılığa çıkarılan gazeteleri aracılığıyla) bu trajikomik hadiseyi sahiplenmeye çalışıyorlar!

Sadece CHP'ye değil, AKP'ye de "Siz de mi şair oldunuz?" diye sormak istiyorum gerçekten!

Buyurun buradan yakın:
» Başın düşerse dara CHP'yi ara (Hürriyet)
» CHP yeni sloganını AK Parti'den çaldı! (Sabah)

31 Temmuz 2012

Her şey satılabiir

Hayatı kocaman bir pazar yerine çevirmeye yemin etmiş olan pazarlamacılar, şimdilerde "Pazarlamacılık Dünyası" adıyla dergiler çıkararak pazarlamacılığı da pazarlamaya başladılar... Aslında en başından beri yaptıkları da budur zaten; ortada olmayan bir şeyi satarak para kazanmaktır pazarlamacılık. Parasını verdiğiniz ve aldığınız şey, pazarlamacının size anlattığı öykünün sizde yarattığı güzel duygulardır. Ürün ise "eşantiyondur" yalnızca.

Ev temizliği esnasında ablamın banyo dolabından çıkardığı, gazetelerle dergilerle falan verildiğini tahmin ettiğim, Biosin marka saç kremi tanıtım numunelerinin üstünde yazan "Complex C7 Formüllü" ibaresini görünce aklıma takıldı...

Complex C7 nedir? Bilen duyan var mı? C6'sı ya da D2'si falan var mı bu "Complex" formülün? Ne bu?

Pazarlamacıların, poşetin üstünde "ikna edici" olması sebebiyle yer verdiği tanıtım saçmalığı yazılara alışığız. "Çizmeden temizler, parlatır" yazıyor yüzey temizleyicisinin üstünde... Ama bizim hanım çizmeden silmeyi beceremiyor işte... Mecburen 300 liraya buharlı mob alalım diye kasten yapıyorlar yani...

Yine de, ne ki "Complex C7"? Kimselere bir şey ifade etmeyen, saçma bir tanıtım ibaresi. Merakımı celbedense, "Bak içinde komplekis cee yedi varımmış, bundan alak bari" diyerek alış veriş yapan birilerinin var olup olmadığı... Muhakkak var, yoksa pazarlamacı arkadaşım yazmazdı oraya o kompleks yazıyı...

Uzun lafın kısası...

Her şeyi pazarlanabilir bir hale getirmekten başka bir işe yaramadı kapitalizm. Ne yazık ki durum bu? Geçen sezon futbol liginde play-off neden oynandı? Lig TV daha iyi dekoder pazarlayabilsin diye, başka bir sebepten değil.

Bugün gazetelerde, dergilerde, radyolarda, televizyonda ve internette, türlü pazarlama yalancılığına maruz kalıyorsunuz. Ve bu yalancılık sizin cahilliğiniz ve kibirinizden besleniyor. Pazarlamacıların yalanlarına kanıyorsanız eğer, açık söyleyim, hırsızın hiç kabahati yok! Tek suçlu sizsiniz.

İddia ediyorum, yarın bir firma domates satmaya başlasa ve domateslerin üstüne "Likopen içermez" diye etiket yapıştırıp reklama çıksa, kısa sürede zengin olur! Birilerinin aklına "Likopen ne ki?" diye sormak gelmez. Likopenin ne olduğunu bilenler meslek odaları marifetiyle basın açıklamaları yapsa, kerameti kendinden menkul bir doktor çıkıp, insanları pazarlama yalanına karşı uyaran uzmanların bazılarını gıda endüstrisinden rüşvet almakla suçlamaya kadar vardırabilir işi.

Sonra ne mi olur? Likopenin domatesin etken maddesi olduğu, domatese rengini, kokusunu ve tadını veren; kısaca domatesi domates yapan şey olduğu, likopen içermeyen bir domatesin olsa olsa labaratuvarda üretilmiş bir ucube olduğu geç de olsa ortaya çıkar. Ama ne likopensiz domates satan firmaya ceza verilir, ne insanları rüşvetçi ilan eden doktor bu durumdan gocunur...

Sonunda da birileri "Damacana sularla ilgili yaptığı haberlerden ötürü" bazı gazetelere ödül vermeye kalkarken, kimse hakkında işlem yapılan damacana su üreticilerinin, çeşitli medya kuruluşları tarafından yapılan "Reklam verme" baskısına direnip ilgili gazetelere reklam vermeyi kabul etmeyen firmalar olduğu gerçeği unutulur gider.

Gökten üç elma düşer, üçü de ne hikmetse sektörün reklama en çok bütçe ayıran firmasının sofrasına üstelik...

08 Ocak 2012

Bir yaşam koçu olarak Muhammed Ali

You know I'm bad! Just last week, I murdered a rock, injured a stone, hospitalized a brick! I'm so mean, I make medicine sick!

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası