17 Temmuz 2009

tercih listesi

uzuuuuuuunca bir aradan sonra yeni bir tercih listesiyle karşınızdayım. bence bu liste süper, bence bu liste alkışı hak ediyor.

yaz vs. kış: kolay bir seçim; asıl tercihim sonbahar hatta eylül'dür... eylül yaşamak için en iyi aydır, görülecek ve dünya'dan alınacak tadların son noktasıdır. ne kıştır ne yaz, daha sonbahar bile değildir. günü kısa kollularla geçirebilir ama akşam olduğunda üstünüze bir hırka almak istersiniz... olması gerektiği gibi... babamın bizi bırakmak için eylül'ün tam ortasını seçmiş olmasına rağmen hem de...

starcraft vs starcraft 2: zor bir karar. gördüklerim önceleri hayal kırıklığına uğratmıştı. fakat son dönemlerde blizzard'ın denge konusunda çıkardığı işten giderek tatmin olmaya başladım. sanırım sc2 de gayet iyi bir oyun olacak. ama sc1 her zaman harddiskimizdeki yerini koruyacak ve iccup sunucusu da hep dolu olacak...

frp vs rpg: kastedilen c-rpgler ise her zaman rpg derim... live action olacaksa frp her zaman daha gizemlidir, daha iyidir.

pharaoh vs children of the nile: cotn tarihsel ve toplumsal gerçekliklere daha yakın bir oyun. orası kesin. ama pharaoh'dan aldığım keyif casear3'ten bile fazla olmuştur ve olmaya da devam edecek...

eski aşk vs yeni aşk: sanki sonnata arctica-san sebastian'ı dinlerken aklınıza "o" gelmiyorsa ama avantasia-devil in the belfry'i dinlerken "o" geliyorsa, eski aşk gerçekten eskimiş ve yenisine çoktaaan hazırsınız demektir. (benim için oyuna dönmek her zaman zordur. oyuna dönmüş olmam kendime yepyeni bir "aşk" bulacağım anlamına gelmesin, sadece "oyuna" döndüm :D )

nohut vs. kurufasulye: ablama sordum kolaylıkla nohut dedi... keşke ben de o kadar kolay cevap verebilseydim. bence bu asla çözülemeyecek bir ikilem. menşei anadolu olan nohut ile menşei amerika olan fasulye'den benim tercihim hangisi olacak? reklamlardan sonra :) (olm çok zor lan karar vermek) (wiki'ye göre hindistan'ın nohut üretimi türkiye'den 10 kat fazla... o da mı türk yemeği değil lan... kendmize ait bi haltımız yok olm)

anterem vs. inre vs. postrem: lan ortaçağ felsefesi... başka işiniz yok mu senin... yok idealizm yok realizm yok nominalizm... olm bak bunun için gırtlak gırtlağa gelmişsiniz, farklı görüşleriniz olack tartışacaksınız, görüşlerinizden esneyeceksiniz... sonunda da anlaşamayacak ve asgari müşterek de buluşamayınca "demek ki aynı fenomeni farklı biçimlerde açıklamak mümkün" diyeceksiniz... budur! kendi dediğini kabul ettirsen ne, adamın mirasına ortak mı olucan? nedir yani ???

bilkent üni. vs. başkent üni. : üstüne gitmeyin kolejlilerin... onlar da candır. sen devlet okulunda okudun diye adam olmadığın gibi o arkadaş da vakıf üniversitesinde okudu diye zorunlulukla tiki olmaz. lütfen yapmayın. ama benim tercihim bilkenttir, onu da ekleyim. (felsefe bölümü hariç... berbat bir felsefe bölümü var bilkent'in)

karpuz vs. kavun: kolay soru, net cevap; kavun!

devam edecek...

14 Temmuz 2009

şarkılar yalnız beni anlatıyor

insana hep şarkılar kendisini anlatıyor gibi gelir
ama sanırım cengiz abi'nin ne demek istediğini anladık...
http://www.youtube.com/watch?v=xtRxji_LCbY

gelmeyin üstüme sakın gelmeyin
dostu arkadaşı kırarım bugün
gözümde anılar canlandı yine
kadehi şişeyi kırarım bugün

kim var benim gibi yazısı kara
gençliğim gömüldü acı yıllara
bir sevgi yüzünden düştüm yollara
kadehi şişeyi kırarım bugün

bu şarkılar var ya, ah bu şarkılar
sanki yalnız beni anlatıyorlar
kaderin böylesi düşman başına
insan şaşırıyor dost bulmayınca

kalbimden bir şeyler koparcasına
kadehi şişeyi kırarım bugün
içimden bir şeyler koparcasına
kadehi şişeyi kırarım bugün

kim var benim gibi yazısı kara
gençliğim gömüldü acı yıllara
bir sevgi yüzünden düştüm yollara
kadehi şişeyi kırarım bugün

en büyük aşkımdan almışım yara
kadehi şişeyi kırarım bugün
bir sevgi yüzünden düştüm yollara
kadehi şişeyi kırarım bugün

01 Temmuz 2009

okuyucu yorumlarına katkı

köprü altı cam cam, ranta çevirsin o arsaları binali amcam...

internet sitelerindeki okuyucu yorumlarına çok gülerim. youtube'da alakalı alakasız, her videonun altında türkçe küfür bulmak mümkün... mankenlerin foto galerilerinin altına "tanışa bilirmiyiz?" (türkçe bilgileri de bu kadar çünkü... yanlış ayırmışsın salak!!) yazanlara da rasladık...

gazetelerin ya da haber yayınlayan sitelerin yorumları da değişik olur, haberde adı geçenlere lanet okuyanlar ya da dalga geçenler internet efsaneleri yaratıyorlar.

ama radikal'in sitesinde okuduğum bir okur yorumu, internet sitelerine okuyucu yorumu alınmasının nedenini bir kez daha hatırlattı bana: ifade hakkı (tekrar hatırlatıyorum, ifade özgürlüğü değil, ifade bir özgürlük alanı değildir...)

ben artık böyle yöneticiler görmek istemiyorum hayatımda. her görüşe, her tecrübeye, her bilimsel veriye kulağını tıkayan insanları yöntici sıfatıyla adlandırmak çok ağırıma gidiyor. şehir plancıları, mimarlar "3. köprü de ileride tıkanmaya başlayacak, üstelik rant yaratacak, istanbul'un akciğerleri de elden gidiyor" diye bas bas bağırıyorken, bir yönetici nasıl çıkıp da "bu tartışmalar gereksiz" diyebiliyor? tamam, başka bir ulaşım yolu gereklidir, insanlar otobüslerde, yollarda helak oluyorlardır. o zaman denizin altından 5 tane daha raylı sistem yapın! maliyetini de karşılayacaksınız, eğer "ben devletim" diyorsanız... istanbul'da yaşayanlar bilirler o hergün sabah akşam 3'er saat tıkanan köprülerdeki otomobillerin %80'inin içinde sadece 1 kişi olur. o tıkanıklıkta 1000 otomobil varsa, içinde 1500 kişi var demektir. ve o kadar insanı, iki adet metro treni, 15 dk. içinde bir kıtadan diğer kıtaya taşıyabilir arkadaşlar! ama millet otomobillerini kullanacak ki benzin tüketilsin, arabalar eskiyecek ki otomobil tüketilsin... OECD ülkelerine sömürülecek adam lazım, işte o da bizim halkımız. n'olur artık devlet, belediyeler, yöneticiler kâr amacı, rant kaygısı gütmesinler ki biz de çok daha çağdaş bir hayata başlayalım...!
yorumun sahibini alkışlamaktan başka şey gelmiyor elimden... herkesin bildiği bir şeyi bu kadar derli toplu bir biçimde özetleyerek yazdığı için de teşekkür ediyorum kendisine...

bu da bizim halipürmelalimiz işte (bu son cümlede ne anlatmak istediğimi anlayan elime mum diksin)

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası