28 Nisan 2010

Yine kendimi bir halt sandım da yazdım artist artist okuyun işte

Bloglar ne diye var, bütün dünyaya öfke kusmak için mi? Eğer öyleyse, şu bir gerçek ki; öfke kusmak için benim bloglara ihtiyacım yok.

Hayattaki tatminsizliklerim öyle büyük ki, sonunda kendimi inşaa etmek için kullandığım tercihlerin her birinin ne kadar doğru, ama hayatın kendisinin ne kadar yanlış olduğunu anladığımda, şöyle sağlam bir öfke krizine girsem, dal taşak küfür etsem yine de içimdeki yangını bastırmam mümkün olmuyor.

Ben zor biriyim. Aslında zor olmayı hak ettiğimden değil. Çünkü bu dünya zorların değil kolayların dünyası. Zor olmaksa ayrıcalıklı olmak demek. Oysa ben ayrıcalıklı olmadığım gibi sıradan bile sayılmam.

Bütünüyle bir zavallı olsaydım belki her şey daha kolay olurdu. Ama o zaman da hayatın anlamsızlığı kendi anlamsızlığıma üstün geleceğinden yine de hayatımın bir anlamı varmış gibi hissetmezdim kendimi.

Şimdi, hayattan hiç bir lezzet almadığım ve hiç bir şeyden tatmin olmadığım halde, hayatı baştan aşağıya düşük, zavallı ve boş saydığım halde... Sanki hayatımın bir anlamı varmış gibi hissediyorum.

İşin kötüsü bu hissin bir yanılsama olduğunu da biliyorum. Ama bu yanılsama kendini her dafasında öyle başarıyla temize çekiyor ki, sonunda bu yalana gönüllü bir şekilde inanmaktan başka çarem kalmıyor.

İşte bloglar bu işe yarıyor gibi geliyor bana, kendi zavallılığımızla barışmaya ve bu zavallı halimizle bile hayatta bir yer kaplayabildiğimizi görüp kendimizi avutmaya yarıyor...

Profesyonel blogger olan arkadaşlarsa, sadece bu zavallılıklarını satarak para kazanıyorlar, hepsi bu... Tıpkı birer fahişe gibi.

22 Nisan 2010

Ben de anlarım basketboldan ki

NBA Play-off ları başladı... Aşağıdaki yazı ilk maçlar sonunda gözlemlediğim kadarıyla performanslara ilişkin tahminlerimi içermekle beraber, bu tahminlere güvenip de bahis oynayacak olanlara sadece "Kumarı oynatan kazanır" demek zorundayım. Bize de gelişi bu, napalım?!

Lakers vs Thunders
Son şampiyon ve konferans birincisi Lakers, kağıt üstünde başarılı olduğu halde beklentileri karşılamakta ne kadar başarısız kaldıysa, senelerdir play-off görmeyen, şehir ve isim değiştiren ve son sıradan play-off bileti alan Thunders da basketbol severleri o kadar mutlu ve tatmin etti. Yine de Lakers ağar basacak, söyleyecek fazla bir şey yok...

Mavericks vs Spurs
Hanedan'ın sonunu görüyoruz yavaş yavaş. Spurs 7. sıraya zor tutundu, Arap atı gibi sonradan açıldı. Mavs öte yandan, Kidd'in eski günlere döndüğü başarılı bir sezon geçirdi. Bir kademe daha yukarıda oynadıkları 2006 senesini mental olarak hazırlıksız olduğu için yüzüksüz kapatan Nowitzki bence Spurs'e acımaz. Spurs'ün de sakatlıklardan başı kurtulsa bile tamamı 30+ olan kilit adamlarıyla seriye tutunamayacağını sanıyorum.

Suns vs Blazers
En çekişmeli seri olacak. Suns'ın üçüncülüğü tam anlamıyla sürpriz. Yalnız salt havaya girmekle, motivasyonla oynayan takımların ilk adımda tökezlediği yerdeyiz artık. Blazers sakatlarını hazırlayıp yararlanabilirse turu geçer gibi görünüyor. Tahim etmeyeceğim bir seri, iyi oynayan kazansın xD

Nuggets vs Jazz
Mehmet de sakatlanınca, artık iyiden iyiye basketboldan kopma noktasına gelmiş Kirilenko hariç Nuggets'a sorun yaratacak oyuncusu kalmadı Jazz'ın. Deron Williams da iyi bir oyuncu tabi ama karşısındaki de boru değil, Billups. Jazz için sezon yine erken bitiyor sanırsam...

Cavaliers vs Bulls
Shaq sadece atmosfere katkı yapıyor, zaten artık ondan 10 sene önceki halini beklememek lazım. Ama o paraya daha çok katkı yapması gerekir. Neyse, LeBron zaten taşaklı değil doğrudan taşak, onun için sürpriz şut sokamayan Bulls en çok bir maç alır diyorum.

Magic vs Bobcats
Kurulduktan sadece 5 sene sonra play-off gören Bobcats yatsın kalksın leribıravn'a teşekkür etsin ama olay buraya kadar. NC savunmasıyla doğudan play-off a girebilirsin ama atmaya başladı mı 150'ye oynayan Magic'in hızını kessen bile senin de nefesin kesilir, 70'te kalırsın. Kendilerine arzıendamları için teşekkür ediyoruz.

Hawks vs Bucks
İkisi de kötü takım. Hawks'da Josh Smith ilk defa kendisine değil takıma faydalı olmak için oynayınca Joe Johnson'a pek iş düşmedi (göreceli olarak, yoksa adamın götü çıktı) sezon boyu ama burası play-off. Öte yandan sadece Bucks değil bütün eyalet halkı mı cenabettir anlamadım ki, antipatik kralı Bogut 210 kemiğin 209'unu kırdı, Redd sakat, başka kim sakattı ya... Neyse, Hawks kazanacak ama çok da seyir zevki beklemeyin (aslında Hawk'da potansiyel var ama JS-JJ den ibaret takımla işleri zor).

Celtics vs Heat
Doğu'dan çıkan şampiyonlara baktığımızda Celtics bir ekol Heat ise bir sürpriz. Şimdiyse eşleştiler... İşin ironik yanı şu, Celtics her biri ligin en iyisi olan oyunculardan kurulmuş kötü bir takım; Heat ise tamamen kadro dolsun diye toplanmış adamların arasına atılmış Wade'den ibaret bir güruh. Bu seriyi kim kazanırsa kazansın basketbol kaybedecek. Şu da bir gerçek ki Heat yönetimi Wade'e, Celtics yönetimiyse koca hanedana büyük ayıp ediyor.

13 Nisan 2010

Respect ma' authoritaa

Cartman: Kyle, this is the way the world works. If you wanna find some quality friends, you gotta way through all the dicks first.

09 Nisan 2010

Olacağı varsa da olmayacak

Sesim duyulur zihninin ardında bir yerdeysem,
Kafası kalkmayan bir cesetin son nefesindeysem
Yalnız kalınca hatırla beni, sersem!
Esaret bu saate baki kalacak!

Olacağı varsa da olmayacak!
Bahar güneşiyle tenim aydınlanacak.
Senin eserindir bu esriklik ancak,
Bu ölümsüz esaretten hiç dirilmesem!

Yalnız kaldığınızda, düşünmeyi alışkanlık haline getirdiyseniz elbette, bazen mutlu olduğunuz zamanları düşünür ve o zamanlar daha mutlu olup olmadığınızın muhasebesini yaparsınız...

(Çünkü mutluluk her zaman daha azıyla yetinmeyi başarabileceğimiz, çünkü daha fazlasının mümkün olmadığını deneyimlerle öğrendiğimiz bir duygu durumudur, hepsi bu.)

Ve en mutsuz anınız gelip çattığında, ya da mutlu olmaktan bütün bütün umudu kestiğinizde... İşte o mutlu olduğunuz saate bir esaretle bağlı olduğunuzu anlayacaksınız.

04 Nisan 2010

Vampir dediğin Doğu Avrupa okültizmidir, "young-adult" edebiyatı değil

Vampire Dairies diye bir dizi var. Vampir Günlükleri mi desek nası çevirsek... Neyse, esas kızımız fani ve günlük tutyor. Bir de vampir sevgilisi var, tanıştıkları zaman kendisinin de günlük tuttuğundan bahsediyor. Kız çok etkileniyor, oğlan da diyor ki; "Anılar önemlidir, hatırlamak için yazmak lazım."

Tamam hoca, siz romantik romantik takılın ama sırf dizinin adı günlük diye 6 saniyelik diyalogda 6 kere günlük denir mi? Hollywood hepimizi ahmak yerine koymak için şu bahaneyi de kullanıyor üstelik: "Bakın, bizim kahramanlarımız da ahmak. Gördünüz mü, yazmazsa unutyormuş..."

Yani aslında hikayenin başka derin yanları falan var; işte adam vampir ya 5456765132579 sene yaşayınca unutuyor tabi haliyle...

Kısa ömrümde şunu fark ettim ki, yaşamak aslında çok depresif bir deneyim, günlük tutmak da depresyonu körüklüyor. İsterseniz 1 hafta boyunca günlük tutun, saat kurun her gün yapmak için hatta.

Bir haftanın sonunda antidepresan kullanmak isteyeceksiniz... Garanti ederim.

Not: Kaptan James T. Kirk iseniz durum başka... Orada kaptanın seyir defterini tutmak zorundasınız. Bir de yıldız tarihi diye bir saçmalık var ki, Star Treek Wikia olmasaydı nasıl işlediğini anlayamayacaktım. (Hala da anlamış değilim ya...)

Not2: Vampire Dairies berbat bir dizi. Berbatlığını geçtim, kızlar/oğlanlar da öyle ahım şahım değil, sokakta daha iyileri var yani. İzlemenize gerenk yok.

Not3: Bunun çok kısa bir yazı olmasını planlamıştım ama kontrolden çıktı.

Not4: Blog bir nevi günlük değil mi? Hayır değil, Blog bir kütük! WEB-LOG! Ne kadar gerzek olduğumu dosta düşmana internet sitesi aracılığıyla duyurmak için var. Hem olmasaydı, Vampire Dairies'in kötü olduğunu kimden öğrenecektiniz de mi ama xD

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası