25 Kasım 2016

My Music klasörü 1TB olanlar, birleşin...

...iPod'larınızdan başka kaybedecek bir şeyiniz yok!

Evet, Marx'ın da kemiklerini sızlattığımıza göre, meramımıza geçebiliriz.

Bilgisayardan bilgisayara, hard diskten hard diske, flash drivedan flash drive taşına taşına bîhal olan her vatan evladı gibi, bendeniz de "Ulan şu duplikeytlerden bi kurtulamadım, rahat 200 cigabayt dublikeyt vardır omunyum" diyerek bir bahar temizliğine giriştim... Yine... Belki de 69. kere...

Tabii şu var... Şimdiye kadar belki, yani bu 68 bahar temizliğinin tamamında, sildiğim dosya boyutu belki gerçekten 200 GB seviyelerine gelmiştir gelmesine de... İmkanı yok tabi bir seferde 200 GB duplicate bulmanın.

Ama şu da var... Dosya yönetimine yardımcı olan tonla programı detayıyla incelediğimde ulaştığım sonuç şu oldu dün akşam, yaklaşık saat 23:55 civarında; çünkü 40 yaşında (34) Diferansiyel Denklemler sınavı kötü geçmiş bir insanım (sorular kolaydı) ve benim durumumdaki her insan evladı gibi ben de hard disk'lerimdeki arşiv boyutunu azaltmanın çok sağlıklı bir tepki olduğuna inandım!

Evet, uzatıyorum, cümlenin de denetimini yitirmişim, kısa kesmeliyim.

Vakîa, gece gece ulaştığım sonuç şu oldu, "My Music" klasörü kabara kabara 1TB olmuş dostlar... Hayli büyük olacağını sandığım, ama araştırmaya korktuğum "Dublicate cehennemi" ilavesiyle birlikte elbette... Üstelik, 2-3 kezden fazla dinlemediğim albümlerden oluşan devcileyin bir arşiv meydana getirerek...

Ne bu MP3 şımarıklığı?! 

Aslında şu, burada hayli onulmaz bir kuşak farkı var.

Genç nesilin böyle bir MP3 arşivi olacağını sanmıyorum. Yaşı 20-22'den falan küçük olan hayli kalabalık bir insan topluluğunun, MP3'ün tam olarak ne olduğunu bilmediğini bile iddia edebilirim ya... Dijital müzik "arşivlerinin" de büyüklüğü sanıyorum bir kaç GB seviyesinin üstüne de çıkmıyordur.

MP3'ler üzerinden yapılabilecek bir tespit var. Yaşı 27-28 üstü olanlar gayet iyi bilirler, memlekette internet "var ama yokumturak" bir seviyedeyken, "hekır programları varmış, beleşe internetten şarkı indiriyorlarmış bebeler!" söylentisiyle başlamıştı her şey bizim için. Ortaokullarda, liselerde, grup grup ayrılmış; müzik türlerine, sanatsal akımlara, albüm yıllarına göre sınıflandırılmış MP3'leri buldukça indiriyor, kendimiz dinlemeyeceksek bile, dinlemek isteyen bir arkadaşımıza "Diskete" ya da yeterince zengin olanlarımız için, CD'ye çekip paylaşıyorduk.

Çünkü, her istediğimiz zaman, her istediğimiz şarkıyı bulma lüksümüz yoktu...

iTunes'lar, YouTube'lar bizim için fanteziydi. Yokluktan hepimiz istifçilere dönüşmüştük, çöp ev haline gelen evler gibi, bilgisayarlarımız da mp3 çöplüğü haline gelmişti.

Bir diğer tespit de, sanatın ve özelinde de müziğin karakteristiğindeki değişimden yapılabilir. Müziğin bu kadar kolay ulaşılabilir kılınması, acaba gerçekten de ana-akım dışında kalan sanatçılar için de bir fırsat eşitliği yarattı mı? Çünkü, belli bir dönemden sonra, bu yeni nesil "indie" hercümerci öyle bir şiddetlendi ki, kısa sürede bağımsızın nerede başladığı, eğlence sektörünün nerede bittiği belli olamaz hale geldi.

Müziğe aşırı doymuş bir müzik piyasası, kendi başını yiyen Şahmeran misali, yarattığı erişilebilirlik yanılgısı arkasında kayboldu gitti. Öte yandan, bu erişilirlikle işe olmayıp, müzik beğenilerini tatmin etmek için biraz "araştırma" yapmaya alışık olanlarımız, sürekli elde edemeyecekleri müzik eserlerine bir kez ulaşınca, gelecekte de ulaşabilmek adına, eskiden kalma bir refleks ile, arşivci yeteneklerini sergilediler ve yığının üzerine yeni MP3'ler atmaya devam ettiler...

Bugün gerçekten kimsenin MP3 indirmesine, arşivlemesine gerek yok gibi görünebilir... Öte yandan benim dinlemek istediğim "Uncored Fussion Indie Rock" gruplarını öyle Fizzy'de falan bulmanın da imkanı yok. Bazıları, bazen, ve sandığınızdan daha nadir bir biçimde, konvansiyonel anlamda bir albüm sözleşmesi imzalar da, bilinirliği düşük bile olsa, bir dağıtımcıyla bu albümlerini pazarlamanın bir yolunu bulurlarsa, belki o zaman şarkıları müzik paylaşım uygulamalarına kadar gelebiliyor.

Ama "unaffiliated" sanatçıları dinleyen, azıcık "şahsına münhasır" bir dinleyici kitlesi var ki, onlar favori müziklerine hala forumlarda link paylaşarak ulaşmaya çalışıyorlar. Ve bu yüzden müzik arşivleri "kilo kilo bayt bayt, tera tera bayt bayt" oluyor.

Hmmm, "lafı uzatmayım" dedikten sonra 490589458930 satır daha yazmışım, gevurun "wall of text" dediği naneye döndürmüşüm blog'u...

Potato!

17 Kasım 2016

Çünkü sen her şeyin en iyisini biliyorsun Türkiye

Kitabı okumayan (sanırım) turuncu kıyafetli olan... Diğerlerine yüklenmeyin bari...

kabir ölüyle dolu
kadeh rakıyla
"biz de doluyuz" derler
bes doludurlar
ağızlarına kadar lakırdıyla
- nazım

Biliyorum, güncelliğini yitirdi ama... Ben de meşguldüm, zamanında giremedim.

Yazıyı oldukça ileri bir tarihte okuyacak olanlar için biraz özet geçeyim... Geçen ay, işi magazin haberlerini sunmak ve yorumlamak olan bir kadıncağız, detayını da bilmiyorum ya, bilmek ve öğrenmek de istemiyorum ayrıca, nereden icap ettiği önemsiz ama, Kürk Mantolu Madonna ile ilgili bir yorum yapmaya çalıştı. Ancak romanın, amerikan dansözü Madonna olduğunu zannettiğinden büyük bir gaf yaptı.

Ve yer yerinden oynadı.

O günden beri kadına yüklenen yüklenene... Hatta, ilk günler ben de azıcık saydırmıştım, yalan yok. Ama olay kıas sürede çığırından çıktı. Ciddi bir linç kampanyasına dönüştü. Bir ara Twitter'da World Trend listesine kadar girdi.

Sabahattin Âli'nin adını, ölümünden 80 sene sonra yeniden meşhur eden ve nereden bu 2010'lar popülerliğini kazandığını bilmediğim, incecik ve şahsi kanaatimce Sabahattin Âli'nin en iyi işleri arasında da yer almayan (lütfen taşlamayın) Kürk Mantolu Madonna, Starbucks'ta fotoğraf çekilmelik bir kitap seviyesine indirileli 2-3 sene oluyor.

Yani şunun şurasında 2-3 senedir varlığı bilinen, öğrenilen ya da yeniden hatırlanan bir kitap...

Yani... Aslında 2-3 sene öncesine kadar, sadece dar bir zümrenin, edebiyatla ilgili, sanat ve felsefeyle ilgili dar bir çevrenin varlığından haberdar olduğu... Ama yeninden popüler olunca aninden herkesin sahiplendiği bir kitap...

Bu kadıncağız, belli ki bu trene yetişememiş... Duymamış işte kitabı. Komik değil, üzücü değil, gayet normal bir durum.

Keyifli bir okuma, evet, ama Türkçe'nin köşe taşlarından birisi de değil ki bu uzun öykü... Âli'nin yazdığı milyonlarca satır varken, onu belki de en az temsil eden bu kitap üzerinden bir edebiyat eleştirisi inşaa etmek bana mümkün görünmüyor...

Ama, vay sen misin benim bildiğim bir şeyi bilmeyen! Yüklenen yüklenene! Vurun abalıya, tarzı bir linçe dönüştü olay adeta...

"Sen nasıl olur da bu önemli ve güpgüzel romanı bilmezsin, aşağlıklar insanı" şeklinde, öfkesini kustu herkes kadıncağıza... Zavallı kadın enetelektüel kifayetsizliğimizin bütün hıncını tek bir gafla taşımak zorunda kaldı.

Linç trenine herkes katıldı, en insaflı olmasını umduklarınız bile...

İyi de...

Bir de benim durumumu düşünün, vicdansızlar...

Kütüphanemde 5000 kitap tozlanıyor, dönüp dolaşıp kendimi yine bir kitapçıda buluyorum, sık kullanılanlarda instagram falnn değil düpedüz idefix var bende..

Sanırsın bütün ülke James Joyce'u bitirdi de Milan Kundera'ya mı geçsek acaba derdinde... Kahveyle instagram resmi çektirmek için haspel kader okuduğu kitapla artizlik yaptı herkes...

Ama beni de düşünün ya, azıcık beni de düşünün...

Ben ne yapam? Benim, herkesten, sizin bu Funda hanımdan nefret ettiğiniz kadar nefret etmem lazım. Size bir okuma listesi çıkarsam, yüzde 40, yok ya, yüzde 10 kadarını okumuş olanlardan bir halı saha takımı oluşturacak adam toplayamam...

Ben ne yapayım... Hepinizin adını tek tek verip rencide etmek için twitter yetmez, 140 karakter sınırı var neticede...

Sizin bu çakma entelliğinizin seline kapılsam, benim cinayet işlemeye başlamam lazım...

Velhasıl, zavallı insanlara yüklenmeden önce, size de birilerinin yüklenebileceğini unutmayın...

"Ben de çok şey değilim ama bu kadar da şey değilim yaaaneee" diye düşünüyorsunuz ya...

Aslında o kadar da şeysiniz...

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası