28 Ocak 2017

DontReadMe.txt

Bilgisayarın masaüstünde bir txt dosyası var, her türlü günlük notumu ona yazıyorum. Tek bir txt için biraz fazla yazı var içinde. Daha önce de megabyte'lar büyüklüğünde txt dosyaları gördüm elbette ama gerçekten sadece, isminin çağrıştırdığı gibi "Not defteri" olarak kullanılan bir dosyanın o seviyelere yaklaşması hayli tuhaf. Üstelik öyle karman çorman bir hal de almış ki dosya; içindekileri bir uzman görse şizofreni tanısı koyar. Her şeyi, ama her şeyi aynı dosyaya yazmışım, bildiğiniz gibi değil: Darbeye adı karışanların ya da doğrudan dahil olanların isimlerinden alabalık marine etmek için kullanılacak baharat karışımlarına kadar :)

Şüpheli biçimde ölürsem delil aramak için o dosyaya bakmayın, delil bulamadığınız gibi akıl sağlınızı da kaybedebilirsiniz.

18 Ocak 2017

Hayır

El ele tutuştuk, anayasanın ikinci turunu oynuyoruz oyluyoruz

Hepimizin söyleyecek çok şeyi var. Ama üslubumuz pek bir gayriinsaniydi herhalde, söylemeyi bir türlü beceremedik. Dramatik söylevler, tiradlar çekerek konuşanların sözleri dinlendi, gönüllerde yankılandı ama aslında hakikate uyup uymadığı düşünülmedi. Yüreklerin içini titrettiği ölçüde kıymet buldular, olgulara karşılık gelmeleriyle değil.

Böyle olunca gerçeğin, haklının ve doğrunun önemi örselendi. Hepsi romantik heyecanlara, duygulu söylevlere trampa edildi. Bu takasın veren tarfının, takas karşılığında kazandığı takdiri, teveccühü ve itibarı güce tahvil etmesi, şurası bir gerçek ki, siyaset biliminin konusunun pek dışındadır. Bu kitlesel "nesne-özne uyuşmazlığı" sorununu incelemek için "bilişsel psikoloji" ya da "informatik" alanlarında disiplinlerarası çalışmalar yürütmek ve geniş halk kitlelerinin nasıl olup da bu oranda "idrak zaafiyeti" sorunu yaşadığını bilimsel olarak ortaya koymak gerekir.

Uzun lafın kısası, bacak ısırmalı, kürsü kırmalı, "ittat edip rahat etmeli" saçma sapan bir haftanın ardından, memleketin iktisadi, sınai, tedriasti ve hatta her türlü hayati faaliyetlerinin, milletler arası platformda hem "konvertiblite" hem de "kredibilite" anlamında onulmaz bir çöküşü tecrübe ettiği bir süreç yaşandı.

Ve henüz dip görülmedi! Daha da düşüyoruz. Önce kavramlarla eylemlerin uyumsuzluğu üzerinden idraki bir kuşatmaya uğramıştık, sonrasında kanaatlerimiz ve vicdanlarımız üzerinden tanklar ve savaş uçakları geçti. Son olarak da irademizi teslim ettiklerimiz, namuslarının bir parçası olarak korumaya ant içtikleri bu iradeyi gasp etmeye karar verdiler.

Görünüşe göre bunun sonu yok.

Hepimize geçmiş olsun. Sened-i İttifak'tan beri, epeyce yol da kat etmiştik halbuki...

Ne yapalım, buraya kadarmış...

14 Ocak 2017

Duyuru desem tam duyuru da değil, öyle bir şey işte

Ne yapacağımı bilmez durur halde, bir karar verip bir yöntem belirlemem gerektiği hissiyatıyla; ama doğru adıma karar verememiş olmanın sarsaklığıyla, düşe kalka ve adım saya saya yürümekten yorulduğumdan mı; yoksa varlık sebebi beni "düşersem kaldırmak" olan kılgısal bir kurumun tavır değiştirip "kalkarsam indirmek" odaklı yeni bir yöntemi benimsemiş olmasının sebep olduğu harabiyetten mi bilmem ama...

Yıldım, yeminle yıldım.

Üç basamaklı gövde ağırlıkları ve iki basamakları IQ'larıyla vasatlık esrikliğinde zafer naraları atan; bireysel kimliksizliğini temelsiz aidiyetlerle ikame etmeye çalışan; "evren hakikatı" karşısındaki kifayetsizliğini, dışavurumcu bir saldırganlıkla telafi edebildiği yanılgısı içindeki niteliksiz ama hayli nicelikli bu kuru kalabalığın, her türlü yetkinlikten azade olduğu için aslında hiç bir "iradi ehliyeti" olmaması gereken "siyasi kanaati"; salt sayısal çoğunlukla bir "zımni doğru" biçimine devşirilmeye çalıştıkça; olguların söylemlerle uyumsuz yapısını ifşa etme gayretinin beyhudeliği bir kez daha yüzüme çarpılıyor.

Yıldım demiş miydim?

Yılmak ne kelime!

Şu noktadan sonra ya kendimi ya sizi öldürmem gerekiyor. İşin her türlü akademik ve tatbiki yanı üzerine kafa patlatıp, cilt cilt kitap okuyup, meclis ve derneklere, şirket ve örgütlere girip çıkıp da bir arpa boyu yol kat edemedikten...

Ve bu yetersizliğin sebebinin, benim beceriksizliğimden değil de "kuru kalabalığın" yukarıda saydığım mahiyetindeki noksanlıklardan kaynaklandığını yaşayarak anladıktan sonra...

Bir de hakikatle "yalancı iklim" arasındaki makasın hızla açılmaya başladığı da aşikar bir hal alınca...

Ben bundan kelli size laf anlatmaktan vazgeçtim, vesselam.


Ne diyelim, kendinize kazdığınız çukura hepimizi düşürmeyi başardınız, helal olsun! Yalnız şu var, orada ilk yanacak olan da sizsiniz, ben yine kendimi korumanın bir yolunu bulurum...

Ama sakın, sakın iş işten geçtiğinde "yanıyorum, imdat!" diyerek bana gelmeyin. Bir tas su döküp de söndürmem ateşinizi... Ben "duman mı tütüyor" diye sorduğumda beni susturmayacaktınız. Şimdiden sonra, isteseniz de konuşmam!

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası