31 Temmuz 2012

Her şey satılabiir

Hayatı kocaman bir pazar yerine çevirmeye yemin etmiş olan pazarlamacılar, şimdilerde "Pazarlamacılık Dünyası" adıyla dergiler çıkararak pazarlamacılığı da pazarlamaya başladılar... Aslında en başından beri yaptıkları da budur zaten; ortada olmayan bir şeyi satarak para kazanmaktır pazarlamacılık. Parasını verdiğiniz ve aldığınız şey, pazarlamacının size anlattığı öykünün sizde yarattığı güzel duygulardır. Ürün ise "eşantiyondur" yalnızca.

Ev temizliği esnasında ablamın banyo dolabından çıkardığı, gazetelerle dergilerle falan verildiğini tahmin ettiğim, Biosin marka saç kremi tanıtım numunelerinin üstünde yazan "Complex C7 Formüllü" ibaresini görünce aklıma takıldı...

Complex C7 nedir? Bilen duyan var mı? C6'sı ya da D2'si falan var mı bu "Complex" formülün? Ne bu?

Pazarlamacıların, poşetin üstünde "ikna edici" olması sebebiyle yer verdiği tanıtım saçmalığı yazılara alışığız. "Çizmeden temizler, parlatır" yazıyor yüzey temizleyicisinin üstünde... Ama bizim hanım çizmeden silmeyi beceremiyor işte... Mecburen 300 liraya buharlı mob alalım diye kasten yapıyorlar yani...

Yine de, ne ki "Complex C7"? Kimselere bir şey ifade etmeyen, saçma bir tanıtım ibaresi. Merakımı celbedense, "Bak içinde komplekis cee yedi varımmış, bundan alak bari" diyerek alış veriş yapan birilerinin var olup olmadığı... Muhakkak var, yoksa pazarlamacı arkadaşım yazmazdı oraya o kompleks yazıyı...

Uzun lafın kısası...

Her şeyi pazarlanabilir bir hale getirmekten başka bir işe yaramadı kapitalizm. Ne yazık ki durum bu? Geçen sezon futbol liginde play-off neden oynandı? Lig TV daha iyi dekoder pazarlayabilsin diye, başka bir sebepten değil.

Bugün gazetelerde, dergilerde, radyolarda, televizyonda ve internette, türlü pazarlama yalancılığına maruz kalıyorsunuz. Ve bu yalancılık sizin cahilliğiniz ve kibirinizden besleniyor. Pazarlamacıların yalanlarına kanıyorsanız eğer, açık söyleyim, hırsızın hiç kabahati yok! Tek suçlu sizsiniz.

İddia ediyorum, yarın bir firma domates satmaya başlasa ve domateslerin üstüne "Likopen içermez" diye etiket yapıştırıp reklama çıksa, kısa sürede zengin olur! Birilerinin aklına "Likopen ne ki?" diye sormak gelmez. Likopenin ne olduğunu bilenler meslek odaları marifetiyle basın açıklamaları yapsa, kerameti kendinden menkul bir doktor çıkıp, insanları pazarlama yalanına karşı uyaran uzmanların bazılarını gıda endüstrisinden rüşvet almakla suçlamaya kadar vardırabilir işi.

Sonra ne mi olur? Likopenin domatesin etken maddesi olduğu, domatese rengini, kokusunu ve tadını veren; kısaca domatesi domates yapan şey olduğu, likopen içermeyen bir domatesin olsa olsa labaratuvarda üretilmiş bir ucube olduğu geç de olsa ortaya çıkar. Ama ne likopensiz domates satan firmaya ceza verilir, ne insanları rüşvetçi ilan eden doktor bu durumdan gocunur...

Sonunda da birileri "Damacana sularla ilgili yaptığı haberlerden ötürü" bazı gazetelere ödül vermeye kalkarken, kimse hakkında işlem yapılan damacana su üreticilerinin, çeşitli medya kuruluşları tarafından yapılan "Reklam verme" baskısına direnip ilgili gazetelere reklam vermeyi kabul etmeyen firmalar olduğu gerçeği unutulur gider.

Gökten üç elma düşer, üçü de ne hikmetse sektörün reklama en çok bütçe ayıran firmasının sofrasına üstelik...

Bunu Okumadan Geçmeyin

Bana inanmıyorsun bari korsana da inanma

Bilişim güvenliği uzmanı falan değilim. Bilgisayar mühendisi ya da programcısı da değilim. Hatta matematiği CB ile, mantığı (beşinci alışımd...

Blogun Kare Ası